Fevkalade diyemem ama kötü bir film de olmamış..Senaryo olarak baktığınızda buna benzer filmler izlemiş olduğunuzu görüyorsunuz..Yine kadına hem cinsel şiddet hem de fiziksel şiddetin sonunda bir intikam hikayesine dönüşen bir film..Kime yapılırsa yapılsın böyle iğrenç ve insanlık dışı davranışlar çok korkunç..Bu sapıklara yapılan her şeyin müstehak olduğunu düşünüyorum..Hatta bu filmde yapılanı ben az bile buldum..Keşke daha fazla ve acılı ölümler seyredebilseydim de biraz olsa içim soğusaydı..Bu tarz filmlerde her zaman mağdurun,mağdur edene karşı tüm merhametini yitirip daha fazlasını yapmasını istiyorum..Acaba içimde bir psikopat filan mı var bilemiyorum ama öyle istiyorum..Bu dünyada cezalar olması gerektiği oluyor veya olmuyor ama ilahi adaletin bir gün tecelli edeceğine inandığım için hepsi gün gelecek yaşattıkları acıların mislini fazlasıyla yaşayacak..Seyredilebilecek bir film.. 

Bahriye Komandoları'na katılan ve Irak'ta 150'den fazla insanın ölümüne sebep olan Chris Kyle (1974-2013) isimli askerin aynı isimli kitabından uyarlanan filmde Chris Kyle'ın askeri kariyeri ve yaşadıkları anlatılacak. 

 2010 yılında çektiği kısa filmler ile izleyicinin beğenisini kazanmaya başlayan genç yönetmen Sara Colangelo, 2014 yılında ilk uzun filmi Little Accidents çekmiş ve bu filmde Elizabeth Banks, Josh Lucas ve Chloë Sevigny gibi isimlerle çalışma şansı yakalamıştır. Daha önce kurguladığı kısa filmden yola çıkarak hazırladığı Little Accidents filmde başarılı bir dram öyküsünü izleyiciye sunmuştur. Filmin konusu; ABD hükumetinin ücra bir kasabasında oluşan bir maden kazası kasaba halkının varını yoğunu elinden almıştır. Kasabadan kaybolan ve madende çalıştığı ortaya çıkan bir genci aramak için yola çıkan kasabadan bir kaç kişi, madende hala yaşadığı belirlenen bir işçiyi kurtarma çabası ile devam eder  

Tiyatro oyunu The Normal Heart'ın tv filmi uyarlaması olan yapıtta 80'li yıllarda salgın şeklinde yayılan AIDS virüsüne karşı başlattığı kampanyayla dikkat çeken aktivist yazar Ned Weeks'in hikayesini konu ediniyor. Ned Weeks, erkek arkadaşı Felix ile birlikte bu virüse ve insanların kafalarındaki AIDS imajına karşı esaslı bir başkaldırış öyküsünü ortaya çıkarırlar. Dünyaya göstermeye çalıştıkları şeylerden biri de insanların zannettiğinin aksine AIDS'in eşcinsel birliktelikten doğan bir hastalık olmadığı gerçeğidir. Ned Weeks, kendi adımlarıyla başlattığı bu mücadelede, hastalığa karşı savaşan bir grubu da kurarak önemli bir figüre dönüşür. 

Adalet Birliği: Savaş'ın neticesinde dünya barışa kavuşur ya da en azından öyle görünmektedir. Ta ki Atlantis, krallarının ölümünden dolayı Metropolis'e saldırana dek. Fakat kraliçenin farklı planları vardır ve kayıp oğlunu bulmaları için Adalet Birliği'ne ihtiyaç duyar. Birlik'in arayışı esnasında Okyanus Efendisi tarafından yönetilen Atlantis askerleri saldırılarına devam eder. Bu savaşın kazananı kim olacaktır?

“Kutu Cüceleri: Yaratıklar Aramızda” (The Boxtrolls) filmi, zenginliğe ve kokuşmuş güzel peynirlere takıntılı, Viktoryen dönemin lüks bir kasabası olan Cheesebridge’de geçen komik bir hikayeyi anlatıyor. Cheesebridge’in sevimli Arnavut kaldırımlı sokaklarının altında geceleri kanalizasyondan çıkarak kasaba halkının en değer verdiği şeyleri yani çocuklarını ve peynirlerini çalan canavarlar, Kutu Cüceleri yaşar. En azından kasaba sakinlerinin inandığı efsane budur. Gerçekte ise Kutu Cüceleri, sırtlarında geri dönüştürülmüş karton kutuları kaplumbağaların kabuklarını taşıdıkları gibi taşıyan, büyük mağaralarda yaşayan garip ve sevimli tiplerden oluşan bir yeraltı toplumudur. Kutu Cüceleri, yetim bir çocuk olan EGGS’i çocukluğundan itibaren kendi çöp karıştırıcıları ve mekanik çöp toplayıcıları olarak yetiştirmişlerdir. Kutu Cüceleri, Cheesebridge toplumuna girmek için kendilerini yok etmeye kararlı ARCHIBALD SNATCHER isimli hain bir böcek öldürücünün hedefi olduklarında, iyi kalpli afacanlar, evlatlıklarına ve maceracı zengin kız WINNIE’ye başvurmak zorunda kalırlar.  

John Cusack ve Ford Mustang'i görünce çok fazla araştırma gereği duymadan izleme yanılgısına düştüğüm bir film oldu.Açıkçası filmle ilgili olumlu ne söyleyebilirim diye düşünüyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.Oyunculuklar özellikle polis-FBI elemanları rezaletti. Daha iyi silah tutan ilkokul çocukları görmeniz mümkün.Araba sahnelerinde süreklilik diye bir şeye hiç rastlayamadım. 3-4 saniyelik çekimler ard arda montajlanıp takip sahnesi diye yutturulmaya çalışılmış.Koca filmde hiçbir araç en ufak bir hasar görmedi.Bizim yapımcılar bile en azından bir kaç cam kırar, eski bir arabayı yakarlardı. Bu filmde sadece bir motorsiklet havaya ucuruldu. Onu bile ucuz bir bilgisayar efektiyle yaptıkları belli oluyordu. Yapımcının bu kadar da pintisi zor bulunur doğrusu.Kurgudaki mantıksızlıklara hiç değinmeye bile gerek duymuyorum.John Cusack böyle bir filmde ne akla hizmet oynamış aklım almıyor

14 yaşındaki Duncan'ın annesi Pam, annesinin erkek arkadaşı Trent ve onun kızı Steph ile çıktığı yaz tatilinin hikayesi anlatılıyor...

Doğu Texas’ta küçük bir kasabanın sakinlerinden Richard Dane’in (Michael C. Hall) nefsi müdafaa için bir cinayet işlemek zorunda kalışının hikayesi. Başına gelen korkunç olaydan sonra Dane, eski bir suçlu ve vurduğu adamın babası olan Ben Russel’la tanışır. Ancak küçük kasabadaki yozlaşma ve paranoya bu iki can düşmanın arasında beklenmedik bir işbirliğine sebep olur. Suçun canlarını yaktığı iki adama, Dane’in inatçı karısı ve Houston’ın kıraç arazilerinde domuz yetiştiren garip bir dedektif yardımcı olur. Her şey bitmeden önce bu garip ekip, hayal bile edemeyecekleri kadar büyük, karanlık ve tehlikeli bir sırrı açığa çıkarırlar. 

Bir bakıcı tesisinde çalışan Grace, şiddetle büyüyen mağdur çocukların problemleri ile uğraşıyor ve onlarla güçlü bir bağ kuruyor. Kendisinde olduğu gibi o evde çalışan başka arkadaşları da çocukların üstüne titreyip problemleriyle ilgilenmektedir. Grace özellikle Marcus isminde bir çocuk ile güçlü bir duygusal bağ kurarken kendi geçmişinde yaşadıklarını da aynı zamanda seyirciye aktarmaktadır. Grace çocuklarla geçirdiği bütün bu zaman sırasında uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşından ayrı bir yaşam sürdürmektedir. Onun aldığı evlilik kararı, çocuklar ile arasında kurduğu duygusal bağın da etkisi ile zor günler geçirmesine sebep olacaktır… 

CIA’den emekli olmuş ajanların yeni düşmanı bu sefer Avrupa’da! Yönetmen koltuğunda yer alan Robert Schwentke’nin yönettiği Red filminin devam filmi olan RED 2’de başrolleri Bruce Willis, Mary-Louise Parker, Helen Mirren, Anthony Hopkins, Catherine Zeta-Jones ve John Malkovich gibi yıldız paylaşıyor.

İmdb 4.8 olan ancak kalite babında guzel yerlere gelmiş bir filmdir 1080p bluray kalitede sadece filmgoo.com'ta oldugunu asla unutmamalısınız bana gore filmi izleyenlerin 1 de yorum yapmaları rica olunur

Gezgin bir yabancı, seyahate çıktığı şehirde bir araba kiralar. Fakat kimin olduğunu bilmediği bu araba yerel polisle başına büyük işler açacak, dahası yozlaşmış emniyet-güç ilişkilerini ortaya çıkartacaktır. Senaristliğini ve yönetmenliğini Mukunda Michael Dewil’ın üstlendiği gerilim türündeki filmin baş rolünde ise 2013 Aralık'ında hayatını kaybeden Paul Walker yer alıyor. 

Aynı mahallede büyüyen ve yıllar sonra bir araya gelen bir grup arkadaşın eve geri dönme vaktidir. Eve geri döndüklerinde onları bekleyen komik maceralarla birlikte bu sefer çocuklarından öğrenecekleri dersler vardır.  

Film, Downey'in canlandıracağı başarılı bir avukatın, annesinin cenazesi için memleketine dönmesinden sonra yaşananları anlatacak. Babasıyla arası pek de iyi olmayan avukat, Alzheimer hastası babasının, annesinin ölümüyle bir bağlantısının olup olmadığını araştırırken, unuttuğu kökleriyle ve babasıyla da tekrar karşılaşacak.2013'te çekimlerine başlanan film, 2014 Ekim ayında vizyona girmişti.